Dünya Edebiyatından Esintiler

 1) Theodore Zeldin - Hayatın Gizli Hazları

Geçmişi hatırlayıp geleceği hayal etmenin yeni bir yolu adeta bir roman gibi akan bu kitapta, zamana ve mekâna dair bambaşka bir boyut geliştiriyor Theodore Zeldin. Geçmişi günümüzle, doğuyu batıyla birleştiriyor, belki de mümkün olan en geniş açıyla bakıyor dünyaya. Ve insanlığa dair, varoluşa dair yepyeni bir vizyon yaratıyor. Her cümlesinde düşündürüyor, insana hayatını, yaptıklarını, yapabileceklerini sorgulatıyor. Alanında ender bir çalışma bu bakımdan. Zeldin, belki de varlığından bile haberdar olmadığımız bambaşka fikirlerin, yaşam biçimlerinin ışığında insanın çıplak gözle seçemediği yolları aydınlatıyor.
Neredeyse her cümlesinde durup düşünmek isteyeceğiniz, hatta düşünmek zorunda kalacağınız bir kitap Hayatın Gizli Hazları. Varoluş hakkında sorular soran, cevaplar arayan, daha önce verilmiş cevapları sorgulayan bir kitap bu. Cevap arama süreçleri kadar, soruları da başlı başına dikkate değer: "Zamanımızın büyük macerası nedir? Heba edilmiş bir yaşam nedir? Yoksul zengine ne söyleyebilir? Zengin yoksula ne söyleyebilir? Bir din nasıl değişebilir? İnanmayan biri inananı nasıl anlayabilir? Neden bu kadar çok sayıda insan değer görmediğini, sevilmediğini ve yalnızca yarı canlı olduğunu düşünüyor? Kadınlar ve erkekler birbirlerine başka nasıl davranabilirler? Farklı bir tür cinsel devrim mümkün mü? Bu kadar çok çalışmanın ne anlamı var? Yaşıyor olmak ne anlama gelir?"
Theodore Zeldin, hepsi de kışkırtıcı olan bu sorulara sade ve sakin cevaplar vererek, bu esnada yeni soruların sorulmasına da zemin hazırlayarak, okurunu bambaşka diyarlara davet ediyor...

 

“Ruh eşini bulma umudu, insanın kendisini anlayan birilerinin veya en azından birinin var olması gerektiğine dair umududur.”

Bob Dylan: "Kendiniz dışında biri olmaya çalışırsanız başarısız olursunuz, sabah kalktığı andan gece yattığı ana kadar ne yapmak istiyorsa onu yapan insan başarılı olur."


2) Borges - Kum Kitabı

On üç öykünün yer aldığı kitapta, hayal gerçek, dün bugün, yaşam ölüm, aşk gibi temalar, kimi fantastik ögelerle şekillendirilmiş. Kitapta en beğendiğim öyküler; yazarın yaşamından izler taşıyan "Kongre" ve "Ötekiydi. Ötekinden biraz söz edeyim: 

Jorge Lous Borges, bir gün gelecekteki Borges'le karşılaşır. Tıpatıp aynı olan bu iki karakteri ayıran en önemli farklar; fiziksel yaşları ve birinin geçmişinin, ötekinin geleceği olmasıdır. Geçmişi olan Borges, ötekine gerçek olduğunu, aynı olduklarını, fakat kendisi yaşarken ötekinin seyirci olduğunu kanıtlamaya çalışır. Bu nedenle ötekinin aile hayatından, işinden, kariyerinden, dünya üzerinde yaşanan savaşlardan kısaca söz eder. Gelecek yaşantısıyla ilgili fikir sahibi olmak genç Borges'i kuşkulandırsa da, duyduklarına kayıtsız kalamaz. Bu karşılaşmada; "Öteki", Borges'le düşünde karşılaşmıştır ve Borges uyanıktır.

 “İnsan, ölülerle konuşurken, ölü olduğunu unutuyor.”

"Bir kitabı sevmiyorsan, okuma; okumayı sevmiyorsan, yapma. Okuma moda değil bir mutluluk şeklidir ve hiç kimse zorla mutlu edilemez."

 

3) Paul Auster’dan ‘Görünmeyen’

1967 baharında New York'ta başlayan roman, iç içe geçen dört bölüm boyunca Paris'e ve Karayip Adaları'na kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler zincirini anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversiteli Adam Walker, siyasal bilimler profesörü Rudolf Born ve sevgilisi Margot ile başlayan aşk üçgeni, Walker'ın ablasını, Born'un üvey kızını da içine alan dörtgenlere, beşgenlere dönüşüyor. Vietnam savaşına öfkeli 68 Kuşağı'nı, enseste kadar varan coşkulu bir cinsel açlığı, sürekli bir adalet arayışını felsefi göndermelerle ören Görünmeyen, bir solukta okuyacağınız ve unutamayacağınız bir başyapıt.

4) Alice Munro’dan Bazı Kadınlar

Eleştirmen Leah Hager Cohen şöyle diyor: öykülerini okurken, 'Munro benim aklımdan geçenleri nasıl bilebilir?' diye düşünüyorum. Aslında Munro'nun yaptığı, büyük bir alçakgönüllülükle bir duyguyu paylaşmak, sizi bir başka dünyaya çekmek, bir başkasının ritmiyle size soluk aldırmak, bir başkasının gördüklerini kendiniz görüyormuş duygusunu yaşatmak." 

Bazı Kadınlardaki bütün öyküler, eleştirmeni haklı çıkaracak. Munro' nun kadın kahramanlarına yaşattığı olayların ve duygulara yabancı olmadığını anlayacak okur. Bu kahramanların en çarpıcı ortak noktası, kendilerine dayatılan davranış kalıplarını, yerleşik düzenleri, koşullanmaları reddetmeleri. Öykü karakterlerini çizerken onların okura hoş görünmeleri, kendilerini okura beğendirmeleri için özel bir çaba göstermiyor Alice Munro; olayları en tarafsız biçimde aktarıyor ama bu, okuduklarınızı yüreğinizin en derininde hissetmenize engel değil.

5) Dorian Gray’in Portresi

Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!"

Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray'in Portresi için Oscar Wilde, 'bir ruhun hikayesi' demişti. 1891'de ilk basıldığında ahlaksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın başkişileri olan Lord Henry ile Dorian'ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian'ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian'daki değişim, Lord Henry'nin sözleriyle ve Dorian'ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry'nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik 
ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir.

 İyiliği temsil eden Basil'in Dorian'a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorian'ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde'ın dediği gibi, herkes Dorian Gray'da kendi günahını mı görecektir?

“Bu gece günceme yazacağım.”
“Neyi?”
“Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini.”

 "Keşke aşık olabilseydim" dedi Dorian Gray, sesinde derin bir acıyla. "Ama tutkuyu yitirmiş, arzuyu unutmuş gibiyim. Kendime fazla dönüğüm. Kendi kişiliğim benim için bir yük haline geldi. Kaçmak, uzaklara gitmek, unutmak istiyorum."

--







Yorumlar

Popüler Yayınlar